22 Şubat 2013 Cuma

Ey bizim Mevlâmız...!

Allahım! Peşi peşine gelen lütuflarına nasıl şükredebileceğim hususunda bütün bütün şaşkına döndüm. (Sana sonsuz defa hamd ü senâlar olsun!) Fazlın coşup coşup gelince Seni senâ etmekte bütün bütün âciz düştüm. Haddimin fevkınde o kadar çok nimetle serfiraz kıldın ki, nasıl hamdedeceğimi bilemez oldum. İnayetinle art arda öyle tecellîlerde bulundun ki, onlara şükürle mukâbele hususunda da hepten tâkatsiz kaldım.

Rabbim! İşte bunlar, Senin bir çağlayan gibi akıp akıp gelen nimetlerine karşı taksîratını, ihmalini, kadr ü kıymet bilmeyişini itiraf eden çaresiz bir mücrimin itiraflarıdır. Sana gelince Rabbim, Sen Raûf ü Rahîm, Berr ü Kerîm'sin. Kendine yönelenleri haybete uğratmaz, avluna sığınanları da kovup uzaklaştırmazsın. Bir dileği olanların kervanları hep Senin kapında dururlar.. yardıma ihtiyacı bulunanlar Sen'in dergahında konaklarlar. Ne olur Allah'ım, bizi arzu ettiğimiz hususlarda haybet ve inkisara uğratma; ümitsizliğe düşürme!

Ey bütün mevcûdâtın yaratanı ve yaşatanı olan Ulu Sultanım! Sen'in nimetlerinin büyüklüğü yanında benim şükrüm pek küçük; ikramlarına karşı ettiğim senâ da çok cılız kaldı. Üzerimdeki iman urbası da, başımdaki izzet tâcı da, boynumda hep kalacak Sana ait gerdanlık da, kolye de hep Sen'in ihsan ve lütuflarının eseridir. Evet ya Rabbi! İhsanların o kadar hadsiz ki, onları saymaktan âcizim; değil tek tek saymak hepsini birden idrake bile güç yetiremiyorum. Senin şükrüne nasıl tâkat getirebilirim ki ben; Sana şükretmenin bile bir şükür borcu oluyor: Ne zaman ‘leke'l-hamd/hamd Sana' desem, onun için de ayrıca bir ‘hamdolsun' demem vacip oluyor.

Allah'ım! Biz yoktuk, kerem kılıp bizi Sen var ettin ve bugüne getirdin. Sen'den üzerimizdeki nimetlerini tamama erdirmeni, nikmetinden, azabından, gazabından da emin kılmanı diliyoruz. Bu muhtaç kapıkullarını iki cihan saadetinin en en âlâsı ve en güzeli ile sevindir. Altından kalkamayacağımız ağır imtihanlara tâbî tutmadığın için ve üzerimizden sağanak sağanak yağdırdığın nimetlerin için Sana sonsuz hamd ediyor ve hamdimizin rızana muvâfık, lütuflarının azametine de lâyık olacağını ümid ediyoruz, ey merhametine hudut olmayan, yüce ve kerîm Rabbimiz!.

21 Şubat 2013 Perşembe

İmam Şâzilî Hazretlerinin Hizbü'l-Lutf Duası


[Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla. Bütün hamdler, övgüler âlemlerin Rabbi Allah'adır. Rahman ve Rahîm O'dur. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. (Haydi, öyleyse deyiniz): "Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden medet umarız." Bizi doğru yola, nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.] Âmin!

Allahım! Yerlerin ve göklerin en mükemmeli, Efendimiz Hazreti Muhammed'e en faziletli salevât, en bol berekât, en temiz ve en feyizli tahiyyât ile, her an, her lahza salât ve selam eyle! Ey lütufları bütün kullarını kuşatan, iyilikleri mahlûkâtının hepsine ulaşan Rabb-i Rahîm! Bizi o lütuflar dâiresinden hâriç tutma. Bizi korktuklarımızdan da emin eyle. Ey âyât ve âsârıyla apaçık Zâhir, Zât'ı, hakikatiyle ihata edilmeyen Bâtın ve en ince noktalara kadar ihtiyaçları gören, gözeten Latîf! Açık-gizli lütuflarınla bizim de hep yanımızda ol. Senden lütuflarınla, bizleri bela ve musibetlerden korumanı, gönlümüzü de icrâât-ı sübhaniyene karşı teslimiyet ve rıza hisleri ile doldurmanı diliyoruz. Allahım! Hakkımızdaki ezelî hükmü bilen ve veren Sensin. Bizi olacakların zararlarından lütfunla muhafaza buyur. Ey her zaman lütuflarıyla muamele eden Yüceler Yücesi, ey Evvel, ey sığınılacak yegâne kapının Sahibi ve ey dönüşün sadece Kendisine olduğu Latîf! Ne olur, bu kullarını da hususi sıyanet seralarına al! Ey yarattıklarını kaza deryalarının kahr u iptila dalgaları arasında imtihanlara tâbi tutan Hakîm-i Mutlak! Bizleri necât gemisinde bulunan ve bütün âfetlerden sıyanet edilen kullarından eyle. Riayeti altına aldıkları kullarını lütuflarıyla sevindiren, onları muhafaza buyurup şanına yaraşır şekilde her zaman anan Rabbimiz! Her şeye gücü yeten Kadîr, her şeyi duyan Semî', her şeye mahiyetinden daha yakın Karîb ve bütün varlığın dualarına icabette bulunan Mücîb yalnız Sensin. Koruyup gözetmesi en güzel ve en hayırlı olan da sadece Sensin. Lütfen ve keremen, ne olur, bizleri de koruyup kolla.

Ya İlahenâ! Senin bütün âlemleri kuşatan gizli lütufların, açık olanlarından çok daha fazladır. Lâkin o gizli lütufları ancak ârif-i billah olan kalb gözleri açık kulların sezebilir ve görebilirler. Gördüklerinde de o lütuflara gözlerini diker ve onlarla her türlü kötülükten emin olurlar. İnce perdeler arkasında sürekli akıp duran o gizli lütuflarını bizim vicdanlarımıza da duyur Allahım, duyur ve bizleri de o lütuflarınla her türlü kötülükten muhafaza buyur. Ya İlahenâ! Sen bir şey hakkında hüküm verdiğin zaman, "ol" dersin, o da hemen oluverir. Senin, kulların hakkındaki ahkâm-ı sübhaniyeni ne bir ârif ne de bir başka Hak yolcusunun himmeti geri çeviremez. Her türlü belalardan koruyan gizli eltâf-ı sübhaniyenin kapılarını bizler için de açtın. Sana hamd olsun. Belalardan koruyan o sağlam kalelerin içine kapının bu sadık bendelerini de al Allahım!

Ya İlahenâ! Kullarının, özellikle de muhabbet ve sevgine mazhar kıldığın kullarının ihtiyaçlarını en ince noktalarına kadar gören, gözeten Latîf Sensin. Cömertliğinin tecellîlerini göster ve bizi de özel lütuflarınla sevgine mazhar kıldığın kulların dairesine al. Ya İlahenâ! Lütuf Senin vasfın, iç içe değişik lütuflar ahlâkın, ahkâmını kulların üzerinde icra buyurman da şanındır. Lâkin Sen öyle re'fetli, öyle lütufkâr bir Rabb-i Rahîmsin ki, hükümlerinde daha çok adaletinle değil lütuflarınla davranırsın. Ya İlahenâ! Biz var değilken ve varlığın ne demek olduğunu bilmiyorken, ihtiyacımız da yokken lütuf ve âtıfet buyurup Sen bizi varettin. Şimdi lütuf ve ihsana ihtiyacımız olduğu bir zamanda bizleri lütfundan mahrum mu edeceksin? Hâşâ ya Rabbî! Sen Merhametliler Merhametlisisin; kâfî ve vâfî lütuf ve cömertliğin sahibi yalnız Sensin.

Ya İlahenâ! Görüp gözettiğin zaman lütfun hıfzın, koruyup kolladığın zamanda hıfzın lütfun olur. Bu kullarını da lütfunla sarıp sarmala. Muhafaza surlarının içine bizleri de al. Ya Latîf, Senden ebedlere kadar sürecek lütuflar dileniyoruz. Ya Hafîz, kötülüklerden, düşmanlık besleyenlerin şerlerinden bizleri koru. Ya Latîf, ömrü korkular içinde geçen bu âciz ve zayıf kuluna Senden başka kim medet edebilir ki! Biz var değilken, varlığın ve istemenin ne demek olduğunu bilmiyorken, lütuf buyurup bizi var ettin. İhtiyaç halinde olduğumuz şu halimizde de dilediğimiz ve dilendiğimiz şeyleri bizlere lütfeyle ya Rabbi!

[Allah kullarına büyük lütuf sahibidir. Dilediği her kulunu, bir türlü rızıklandırır. O, pek kuvvetlidir, üstün kudret sahibidir. (3 defa)]

Ya Latîf! Korku verici bir hal ile karşı karşıya kalanlara nasıl bir üns ve esenlik lütfediyorsan bu nâçar kuluna da öyle bir üns ve esenlik bahşet. Ben ancak Senin lütfunla ünsiyete erebilirdim ve erdim; sadece Senin lütfunla selamet bulabilirdim ve buldum; yalnız Senin lütfunla emniyette olabilirdim ve oldum; bir tek Senin lütfunla korunabilirdim ve korundum ve yine sadece Senin lütfunla düşmanların düşmanlıklarından kurtulabilirdim ve kurtuldum. Evet, yalnızca Senin lütfunla ey Lâtîf ve Hafîz isimlerinin biricik sahibi Rabbim!

[Allah, ilmi ve kudretiyle onları arkalarından kuşatır. Hayır, hayır! Kur'an onların iddia ettikleri beşer sözü değildir. O, Levh-i Mahfuz'da olan pek şerefli bir kitaptır.]

En tehlikeli problemlerden bile, [gökleri ve yeri koruyup gözetmek O'na ağır gelmez; O öyle ulu, öyle büyüktür] ferman-ı İlâhîsini okuyarak kurtuldum ben. [Ve orayı her türlü şeytandan koruduk] ayet-i celîlesini söyleyerek bütün şeytanlardan ve hasetçilerden selamet buldum. [Allah bana yeter, O ne güzel vekildir] demek bana yetti ve ben nereden gelirse gelsin, bütün sıkıntılardan o güzel cümleyi vird-i zeban ederek sıyrıldım. [Allah o ilahtır ki, Kendisinden başka ilah yoktur. Hayy'dır, Kayyûm'dur. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutar. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat etmek kimin haddine? Yarattığı mahlûkların önünde, ardında ne var, hepsini bilir. Mahlûklar ise O'nun dilediğinden başka, ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O'na ağır gelmez; O öyle ulu, öyle büyüktür. Dinde zorlama yoktur. Doğru yol, sapıklıktan; hak, bâtıldan ayrılıp belli olmuştur. Artık kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse, işte o, kopması mümkün olmayan en sağlam tutamağa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir, bilir. Allah iman edenlerin yardımcısıdır, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise tâğutlar olup onları aydınlıktan karanlıklara götürürler. İşte onlar Cehennemlik kimselerdir ve orada ebedî kalacaklardır.] [Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız ona ağır gelir. Kalbi üstünüze titrer, müminlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir. Buna rağmen aldırmaz, yüz çevirirlerse, ey Rasûlüm de ki: "Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O'na dayanırım. Çünkü O, büyük Arş'ın, muazzam hükümranlığın sahibidir."] Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla. [Kureyş'in güven ve barış anlaşmalarından faydalanmalarını sağlamak için, kış ve yaz seferlerinde faydalandıkları anlaşmaların kadrini bilmiş olmak için, yalnız bu Ev'in (Kabe'nin) Rabbine ibadet etsinler! Kendilerini açlıktan kurtarıp doyuran, korkudan emin kılan Rabbilerine kulluk etsinler!] [Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd] hürmetine Hakk'ın kifayetiyle serfiraz oldum. [Hâ Mîm. Ayn Sîn Kâf] hürmetine mazhar-ı himaye kılındım. [O'nun sözü haktır. Hâkimiyet O'nundur.] [Rabb-i Rahim'den sözle olan bir selâm yine onlara... (19 defa)]

Ey her duada bulunana icabet eden ululuk tahtının sultanı! Bu yüce hakikatler ve sırlar hakkı için bizleri şerlerden ve şerîrlerden ve her türlü kederlerden muhafaza buyur. [De ki: "Geceleyin veya gündüzün gelecek tehlikelere karşı o Rahman'dan başka sizi kim koruyabilir?"] Rahmaniyetin kilâeti hürmetine bizleri de koru ve bizi Senden başkasına terk etme. Rabbim, bu yakarışlar kapının önünde duran perişan bir dilencinin istekleridir. Onları da, bütün dilekleri de gerçekleştirecek havl ve kuvvet ise sadece Sana aittir.

Ey Rahmet Sultanı! Âlemlere rahmet olarak irsal buyurduğun, Hâtemü'l-Enbiya, Efendimiz Hazreti Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e salât ü selam eyle ve O Zat-ı Akdes-i Risalet Penahî'yi temcîd, teşrif, tekrim, tebcîl ve ta'zîm buyur. Ey Hannân ü Mennân! Bizi rahmetinden uzak tutma ve bize her zaman emn ü eman ver. [Selam bütün peygamberlere. Bütün hamdler âlemlerin Rabbi Allah'a.]

El-Kulûbü'd-Dâriadan bir damla..

Allah'ım! Seni yüce şânına lâyık olarak bilebilmem için yine Sen'in re'fet, rahmet ve ümmetini azaba terketmeyecek olan rahmet nebîsi Habîbin'in şefaatine muhtacım; başka hiçbir vesilem ve tutunacak hiçbir dalım yoktur. Sen'den bu vesileleri, bağışlanmam ve rızana ermem için bir yol yapmanı dileniyorum. Ümitlerim Sen'in keremine tutundu; arzularım da yine Sen'in cömertliğine sığındılar. Rabbim! Bu arzularımı gerçekleştireceğini ümid ediyorum. Beni hep salih amellerde istihdam eyle ve işlerimin sonunu daima hayırlı kıl.. beni Cennetinin en güzel yerlerine yerleştireceğin, orada da sürpriz lütuflarınla sevindirip dostluğunla şereflendireceğin seçkin insanlardan eyle! Ey kereminden öte kerem, merhametinden öte merhamet olmayan.. ey yalnız kalmışların en güzel enîsi.. ey kovulmuşların en lütufkâr sığınağı! Ellerimi affın için kaldırıyor, avucumu da keremine açıyorum. Ne olur, ey dualarımı işiten Rabbim, beni mahrumiyetle geri çevirme ve haybet ve hüsrana maruz kalmakla imtihan etme! Âmin

20 Şubat 2013 Çarşamba

Ey Salih kulların dostu Allahım..!

Allah'ım! Kırıklarımı sadece Sen'in lütfun ve rahmetin sarıp sarmalayabilir. Beni fakirlikten kurtaracak bir şey varsa o da Sen'in keremin ve ihsanındır. Korkularım ancak Sen'den gelecek emn ü emanla kaybolup giderler. Beni zilletten kurtarıp azîz kılacak yegane güç de Sen'in saltanatındır. Umduklarıma bir tek Sen'in fazlınla nâil olabilir, taleplerimi de yalnızca Sen'in ucu bucağı olmayan hazinelerinden karşılayabilirim. Allah'ım! İhtiyaçlarımı giderebilecek Sen'den başka bir güç ve kuvvet sahibi yoktur. Sıkıntılarımı yalnız Sen'in rahmetin, zaruretlerimi de bir tek Sen'in re'fetin izale edebilir. Susuzluğumu ve içimdeki yangını ancak Sana mülâkî olmakla söndürebilir, aşk u şevkime teselliyi de yalnızca Sana münacaatta bulabilirim. Sen'in maiyyetine ermeden karardâde olabilmem mümkün değildir. Tasalarımı ve içimdeki harareti Sen'in rahmet ve şefkatinden başka izale edebilecek bir ilaç da bilmiyorum. Hastalıklarıma yalnız Sen'in rahmet tecellilerinde şifa bulabilir, gamımı, kederimi bir tek Sen'in kurbiyetinle giderebilirim. Yaralarımı da sadece Sen'in afv u safhın tedavi edebilir. Kalbimin üzerine bir tortu gibi çöken kesîf örtüleri Sen'in bağışlamanla kaldırabilir, sadrıma çöreklenen vesveseleri de yine Sen'in inayetinle defedebilirim.

Ey rahmetine ve merhametine nâil olup rıza ve rıdvanına ehil hale gelmek, kullarının en nihaî emeli, isteği, talebi, arzusu olan Sultanlar Sultanı Allah'ım! Ey salih kulların dostu.. korkuya kapılanların emn ü emânı.. zaruret içinde kıvranan gönüllerin ızdırarına icabette bulunan.. fakirliğe müptela olmuşları görüp gözeten.. dertlilerin dertlerine nezdinden dermanlar gönderen.. inayetiyle, yardım talebinde bulunanların imdadına koşan.. fakirlerin ve düşkünlerin ihtiyaçlarını gideren.. keremi bütün keremleri aşkın, merhameti de bütün merhamet hislerinin ötesinde ve hepsinin kaynağı olan Yüce Rabbim! Huzurunda boyun büküyor ve hâcâtımı Sana arz ediyorum. Tazarrum da, niyazım da başkasına/başkalarına değil yalnız ve yalnız Sanadır. Gönlümü rıdvanının serinliğiyle ferahlatmanı ve nimetlerini kesintisiz olarak devam ettirmeni istirham ediyorum. İşte huzurundayım.. kerem kapının önünde durdum.. nezd-i ulûhiyetinden geleceğini ümid ettiğim iyilik ve cömertlik esintilerine kendimi saldım.. Kitabın gibi sapasağlam bir ipe tutundum.. Dinin gibi asla zarar verilemeyecek bir kulpa sımsıkı sarıldım.

Ameli yok denecek kadar az, iki kelimeyi bir araya getirmeye bile tâkat getiremeyecek kadar da âciz bu abd-i zelîle, bu zavallı kuluna merhamet et! Bol nimetlerinden onu da nasiplendir.. –hiçbir gölgenin kalmadığı o günde- onu da Kendi gölgene al, ey Kerîm, Cemîl, ve Erhamürrâhimîn olan Allah'ım!

Ulu Allahımız.....

Ulu Allahımız! Lisanlar, celâline yaraşır şekilde Sen'i senâ etme hususunda tâkatsiz kaldılar. Akıllar, cemâlinin künhünü idrake kalkıştı fakat aciz düştüler. Gözler de aynı âkıbetle karşı karşıya kaldı ve Sen'in sübuhât-ı vechini müşahedeye güç yetiremediler. Hiç kimse Sen'i bilmeye, marifetine ermeye tam muktedir olamadı ve bilme peşinde olanlar bu husustaki acziyetlerini en büyük idrak bildiler.

Yücelerden Yüce Rabbimiz! Bizleri sadr u sinelerinde şevk ü heyecanın kök saldığı.. muhabbet hislerinin bir karasevda halinde kalblerinin bütününü sardığı.. tefekkürün kollarında derinleştikçe derinleşmiş.. kurbiyet payesiyle şereflendirilmiş.. mükâşefenin omuzlarında ilahî sırlara uyanmış.. muhabbet havuzundan kana kana içmiş.. öz'lerinde, saflığa, duruluğa ermiş.. gözlerindeki perde kalkmış.. imanın hazzını vicdanlarında tam hissetmiş.. bütün şek ve şüphelerden kurtulmuş.. gönülleri, Sen'i bilip bulmanın inşirahıyla dolup taşmış.. himmetlerini coşturmuş.. eksiksiz huzuru ve tastamam saadeti elde etmiş.. Hakk'ın muâmelesi gibi bir âb-ı hayat kaynağından kevserler içmiş.. iç'leri üns esintileriyle ayrı bir güzelliğe ulaşmış.. her türlü korkudan, endişeden emin kılınmış.. Rabb'e rücû ve teveccühle gönülleri itmi'nana ermiş.. ruhları yakîn zirvelerinde felâhı bulmuş ve dünya-âhiret pazarında, dünyayı verip âhireti almak sûretiyle pek kârlı bir ticarete muvaffak olmuş bahtiyar kullarından eyle!.

Rahmet ve Şefkat Sultanı Mevlâmız! Sen'in, zikrinle meşbû gönüllere saldığın ilhamlar ne kadar lezzetli, Gaybu'l-Guyûb olan Zât'ın istikametindeki nâmütenâhî seyr u sülûk (yolculuk) ne kadar tatlı, muhabbetinin tadı ne kadar hoş, kurbiyetinin gönüllere akıttığı esintiler de ne kadar zevklidir! Ne olur, bize, huzurdan kovulup uzaklaştırılmanın azabını tattırma ve bizi marifet erbabı has kullarının zümresine ilhak eyle!

İhsanına, rahmet ve merhametine sığınarak bunları Sen'den dileniyoruz, dualarımızı kabul buyur, ey azamet ve ululuk tahtının Sultanı ve ey lütf u keremiyle sevdiklerini umduklarına nâil eyleyen Merhametliler Merhametlisi Rabbimiz!.

19 Şubat 2013 Salı

El-Kulùbü'd-Dâriadan....

Allah'ım! Bir vecîbe olarak omuzlarıma yüklemeseydin, ben katiyen Sen'in zikrine teşebbüs edemezdim. Sen'i şânına layık şekilde zikretmeye güç yetiremeyeceğime göre nasıl teşebbüs edebilirdim ki! Ben nerede, Sen'i takdîs edecek biri olmak nerede!? Sen'in üzerimizdeki en büyük nimetlerinden biri hiç şüphesiz Yüce Zât'ını zikrini lisanlarımıza akıtman ve Sen'i tenzîh ü tesbîh edip, huzurunda dua dua yalvarmamıza müsaade etmiş olmandır. –Sana bin kere, yüzbin kere, milyonlar kere şükürler olsun!- Rabbimiz, üzerimizdeki nimetini tamamla ve bize tenhada veya bir toplulukta, gece-gündüz, açık ve gizli, rahatlıkta-zorlukta hep Sen'in yâdınla oturup kalkmayı nasip et.. bizi hep dupduru, katışıksız amellerde kullan.. hata, kusur ve günahlarımızı da ince hesaba tabî tutma ve ne kadar varsa hepsini mağfiret buyur!

Allah'ım! Selim kalbler hep Sen'in sevdana tutulmuşlar, farklı farklı gönüller sadece Sen'in marifetin etrafında biraraya gelmişlerdir. Kalbler sadece Sen'i anmakla itmi'nan bulur, his ve heyecanlar da yalnızca Sana vâsıl olunca sükuna ererler. Her yerde sayısız lisanlarla tesbîh edilen Sen; bütün zamanlarda kendisine yönelinip ibadet ü tâatta bulunulan Sen; varlığına bir başlangıç ve son olmayıp her zaman varolan Mevcûd-u Ezelî Sen; çeşit çeşit dillerle kendisine dua dua yalvarılan Sen; bütün kalblerin tâzimle yâd ettiği de yine Sen'sin. Rabbim! Bu zamana gelene kadar zikrinden başka neyi lezzet zannetmişsem; ünsünden hariç hangi şeyde rahat bulduğumu düşünmüşsem, yakınlığının dışında neleri sürûr vesilesi addetmişsem ve Sana tâattan başka ne tür şeylerle meşgul olmuşsam, onların hepsinden dolayı tevbe ediyor, bağışlanma diliyorum.

Ya Rabbelâlemîn! Sen, Kur'an-ı Mübînin'de, “Ey iman edenler! Rabbinizi çok çok zikredin!”, “O'nu sabah-akşam hep tesbîhlerle anın!”, “Siz kendi idrak ve gücünüz ölçüsünde Beni anın ki, daralıp sıkıştığınızda Ben de sizi anayım!” buyuruyorsun. Sen'in bütün beyanların haktır ve biz hepsine “Âmennâ ve saddeknâ!” diyoruz. Bize zikrinden uzak kalmamamızı emrediyor ve ona karşılık şânına yaraşır bir şekilde bizi anmakla şereflendireceğini vaadediyorsun. Ey Zikredenlerin en Güzeli ve Merhametlilerin en Merhametlisi Rabbimiz! Biz Sen'i emrine muvafık bir tarzda zikretmeye gayret ettik ve etmeye de devam edeceğiz. Sen de, ne olur, va'd-i sübhânîni yerine getir ve sürûra susamış bu kapıkullarının gönüllerine bir nebze olsun ferahlık sal!

18 Şubat 2013 Pazartesi

El-Kulûbü'd-Dâriadan bir yakarış...

Ey Kendisine iltica talebinde bulunanların koruyucusu ve himaye isteyenlerin hâmîsi! Ey helâke sürüklenenleri helâk olmaktan kurtaran.. muhtaç ve acınacak durumlara maruz kalanları koruyup kollayan.. düşkünlere her zaman merhamet nazarıyla bakan.. ızdırar içinde iki büklüm olanların gönüllerinden kopup gelen münacaatlarına cevap veren.. fakirleri iğnâ eden.. kırık kalbleri tamir eden, sarıp sarmalayan.. ümitsizliğe dûçar olanlara ümit kaynağı olan.. nusretiyle, gadr ve zulme uğramış mazlumların imdadına koşan.. korkuyla yaşayanların endişelerini izale buyuran.. tasası olanların kederlerini berteraf eden ve rahmet, re'fet ve şefkatine dehâlet edenleri görüp gözeten, muhafazası altına alan Yüce Rabbim!

Benim gibi bir çaresiz için Sen'in güç, kuvvet ve kereminden başka hangi şey bir sığınak olabilir!? Sen'in kudretinin himayesine girmezsem, beni başka kim koruyabilir!? Sen'in affın olmazsa, işlediğim onca günahın vebâlinden nasıl sıyrılabilir, Sen nazar-ı müsamaha ile bakmazsan, hatalarımın boynuma taktığı kementlerden nasıl kurtulabilirim!? Sen inayetinle imdadıma yetişmeden işlediğim kötülüklerin elemli akıbetinden kurtulmam mümkün olamaz. Yüce Mevlâm! Azabından şefkatine sığınıyorum; Sen, rahmet kapına dokunanlara kayıp yaşatmaz, onları hizlâna uğratmazsın. Yüce dergahına sığınanlara azap etmez, onları terkedilmişlik ızdırabıyla da karşı karşıya bırakmazsın.

Ey Rab! Rahmetinin vesâyetine sığınıyor, lûtfundan sürpriz ihsanlar bekliyoruz. Hem fakir, hem muhtaç, hem gidecek başka kapıları olmayan, “ hem âsî, hem âciz, hem gafil, hem cahil, hem alîl, hem zelîl, hem müsî', hem müsinn, hem şakî” olan, fakat gelip dergahına sığınan bu kaçkınları himayenden ve riayetinden mahrum bırakma! Sen'in sıyanetine dehalet ediyoruz; helâkimize sebebiyet verebilecek tehlikeli zeminlerden, kalb ve ruh hayatımız adına âfet sayılabilecek tavır ve davranışlardan bizi uzak tut.. dehrin musîbetlerine karşı muînimiz ol.. onlarla olan çetin imtihanlarda kaybetmemize müsaade etme.. üzerimize sağanak sağanak sekîne indir.. düşüp kaymadan, yalpa yapmadan, yan çizmeden, dünya ve ukba hayatımız adına aldanma sebebi olabilecek her türlü yanlışlıklardan bizleri koru, ey rahmet, re'fet ve merhamet sultanı olan Rabbimiz!.